- 01-01-1970
- 0 yorum
- 4133 okunma
Gönenli Mehmet Efendi, dualarla anılıyor. Gönenli Mehmet Efendi İlim ve Hizmet Vakfı, dün Sultanahmet Camii’nde öğle namazına müteakiben okunan Mevlid-i Şerif’le hocaefendiyi yâdetti. Mevlide, hocaefendinin öğrencileri, sevenleri ve yakınları katıldı.
GÖNENLİ MEHMET EFENDİ KİMDİ?
Gönenli Mehmet Efendi 1901-1991
Gönen’de doğdu.Babası Osman Efendi çifçi, Annesi Fatıma hanımdı. İlk mektep tahsilinden sonra İstanbul’a gönderildi. (1920). Fatih Camii Dersiamlarından ve Şehzade Camii Şeyhu’l- Kurrası Serezli Ahmed Şükrü Efendi’nin ders halkasına katıldı. Hocası Tophane’de Kılıç Ali Paşa Camii’nde Cuma vaizliğide yapmaktaydı. Hocasından 1925 de icazetnamesini aldı.
İmam Hatip Okulu’na kaydını yaptırdı. 1927'de buradan mezun oldu. 1930'da Gönen Merkez Camii’ne İmam Hatip olarak tayin edildi.
Yıllar sonra tekrar İstanbul’a döndü. Fatih Müftülüğü’ne bağlı Hacı Bayramı Kaftani Camiinde görev aldı. Kur’an dersleri verdi.
1940'lı yıllarda ise kovuşturmaya uğradı, evinin kapısı polislerce tekmelendi. Düşüncesi yüzünden zindana atıldı. Denizli zindanında Said Nursi ile ayı koğuşu paylaştı. 1946'da hapisten çıkarak Dülgerzade Camii’nde göreve başladı. Öğrencilerine harçlıklar vererek Kur’an öğretti
1949 yıllarında Hacı Hasan Camii’ne tayin edildi. 1950'li yılların sonunda İmamet görevini, kendi arzusu ile Sultan Ahmet Camii’ne nakletti. Birinci Imam hapis arkadaşı Seyyid Şefik Efendi’dir. 7/7/1982 ye kadar burada görev yaptı.
Çok bilgili ve sağlam ilim sahibi olan ve bildiklerini hayata geçirerek yaşatmaya çalışan Gönenli Mehmet Efendi, 2 Ocak 1991 tarihinde Hakk’ın rahmetine kavuştu ve 3 Ocak 1991 tarihinde Edirnekapı Sakızağacı Şehitliği’nde toprağa verildi.
Ömrünü Allah’ın kitabına vakfetmiş, binlerce hafız yetiştirmişti.
Zaman gazetesi yazarı Ahmet Şahin de, bugünkü yazısını Gönenli Mehmet Efendi'nin hatırasına ayıran isimler arasında yer aldı. Şahin yazısında şunları dile getirdi:
Gönenli’nin talebeleri bizim evlatlarımız!..
Vefatının on beşinci yılında rahmetle andığımız Gönenli Hocaefendi, bazı hocalarımızın aksine son derece şefkatli vaazlar verir, telkinlerde bulunurdu.
Şefkatinin yaygınlığı yüzünden onun vaazlarını hanımlar daha çok takip eder, aile içi rahatsızlıklarını daha kolay anlatırlardı. Böylece ondan hem dua hem de moral alırlardı. Hatta İslami hayata henüz tam olarak alışamamış hanımlar bile ona dertlerini anlatır, dua dileğinde bulunurlardı. Nitekim böyle bir hanım bir dersinde hocaefendinin yakınına kadar sokularak beyinden şikayetlerde bulunmuştu. Hocaefendi ise sesini yükselterek cevaplamıştı soruyu:
- Vay vefasız vay! Melek gibi bir hanıma düşmüş de kıymetini bilmiyor ha!..
Hocaefendinin kendisini meleğe benzetmesinden çok mutlu olan hanım, artık onun baş cemaati olmuştu. Onu dinledikçe de geçimsizlik sebebi olan konular azalır, hanım İslami hayata ısınmaya başlar, büyük çapta şikayet sebebi olan konularda düzelmeler söz konusu olurdu. ‘Hocaefendinin duası bizim ailemizi kurtardı’ söylentisi yaygınlaşırdı...
Böylesine yaygın şefkatine mukabil yeri gelince de şiddetini göstermek ister, vekarını korurdu. Bir kuşluk vakti Murat Paşa Camii’nde hanımlara vaaz ederken bir ara hocamızın sözleri tatlı sert bir ikaza dönüştü:
- Hanımlar! Allah’ın size lütfettiği fıtri güzellikleri kâfi bulun, yabancılardan getirilen boyalarla kendinizi çirkinleştirmeyin, size iman, İslam, ahlak güzelliği yeter! dedikten sonra bir ilavede de bulunmuştu: ‘Tırnaklarınızın üzerine altına su geçirmeyen kalınlıkta boyalardan sürmeyin, abdestinizi, guslünüzü zorlaştırmayın!..’
Tam bu sırada hanımların arasından bir ses yükseldi: ‘Bu ne biçim vaaz, yirminci asırdayız, böyle de konuşulur mu? Bizim boyamıza ne karışıyor?’
Hocaefendinin susması üzerine sesini daha da yükselten hanım ‘Hemen çıkıp telefon etmeliyim.’ dedi. Hocaefendi kürsüden tebessüm ederek sordu:
- Hanım kızım kime telefon edeceksin?
- Siz beni tanımıyorsunuz galiba, ben valinin yakınıyım, şimdi bir telefon edersem anlarsınız kime telefon ettiğimi!
Kürsüden iki dizi üzerine dikilen hocaefendinin mukabelesi bu defa o kadar yumuşak olmadı:
- Haydi sen vali beye telefon et, ben de Hazret-i Allah’a telefon edeyim, bakalım kimin telefonu daha tez etkisini gösterecek?..
Hocaefendinin duasının kabul olduğu yolunda tecrübeleri bulunan hanımlar, bu yeni gelen hanımı, başına bir kaza bela gelebileceğini söyleyerek ikaz edip susturdular. Ancak vaaz bittikten sonra cemaat kapıya doğru ilerlerken kadıncağızın ayağı kapı önünde halıya takılarak boylu boyunca mermerlerin üzerine düştüğü görüldü. Hemen kaldırılan hanım, bir köşede birazcık dinlenerek kendine geldikten sonra sorusunu şöyle sordu:
- Hocaefendi o söylediği yere telefon mu etti yoksa?
* * *
Aslında hocaefendinin hedefi onların itimatlarını kazanıp her birini hizmete yöneltmekti. Nitekim o günkü İstanbul hanımlarının büyük çoğunluğunun yaklaşımı da öyleydi. Hizmete öylesine yönelmiş, benimsemişlerdi ki, ‘Hocaefendinin talebeleri bizim de evlatlarımızdırlar. Evlatlarımız perişan olursa bizim analık vasfımıza ayıp olur.’ derler; kendi aralarında oluşturdukları hizmet birimleriyle ‘evlatlarımız’ dedikleri talebe ihtiyaçlarını büyük çapta onlar karşılar, hocaefendiye desteklerini böyle gösterirlerdi. 90 senelik hizmet hayatında şahsi hiçbir işle meşgul olmamıştır hocaefendi.
***
Gönenli Mehmet efendi ve adına kurulan vakıfla ilgili ayrıntılı bilgi için:
-
Mısır, İkinci Bir Karara Kadar Rafah Kapısı'nı Yeniden Kapattı
-
"Filistin'in Zeytini" Filmi, Şehit Bakan Ziyad Ebu Ayn'ın Hayatını Anlatıyor
-
Suudi Arabistan ve İsrail İran’ı bölgeden izole etmek için boş durmayacaktır
-
El-Hayat: İslami Cihad'ın Girişimleriyle Mısır-Hamas İlişkileri
-
İsrail Güvenlik Şirketlerinin Körfez Ülkelerine Nüfuz Ettiği Ortaya Çıktı (Özel Haber)
-
Filistinlilerin hazırladığı bu çizgi film çok konuşulacak! (Video)
KÜNYE I REKLAM I İLETİŞİM I SİTENE EKLE
Yasal uyarı : Sitemizdeki tüm yazı, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır.
İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması kesinlikle yasaktır. © 2015