LİBYA’DA BULUNUŞUMUZ VE MEŞRUİYET SORUNU ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
Milli ve yerli duruşunu öteden beri takdir ettiğim Kardeşim Melikoğlu Mehmet Türker Bey Libya’da bulunuşumuzla ilgili olarak bir yazı yazmamı istedi. Bu yazıyı onun için yazdım. Kendisinin bu konudaki ana fikri şöyledir: Enver Paşa, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının yarım bırakmak zorunda kaldığı görevi Türkiye Cumhuriyeti 110 sene sonra tamamlıyor.
Evet, bu görüş doğrudur. Türklük sadece Orta Asya’dan ibaret değildir. Orta Asya Türklüğün doğuş yeridir, anavatandır, ancak Almanya’dan ABD’ye, ABD’den Avustralya’ya kadar olan her yere Türklük dağılmıştır. Mısır, Libya, Tunus, Cezayir, Filistin, Ürdün, Yemen, Irak, Suriye, Arabistan, Sudan ve birçok Afrika ülkesinde toplam Türk kökenli 50 milyonun üstünde nüfus mevcuttur.
Libya meselesini bundan 4 ay önce derinlemesine ele aldım ve inceledim. Bunlarla ilgili yazılarımın linkleri aşağıda sunulmuştur. Arkadaşlarımız bunları okuduklarında Libya hakkında esaslı bilgiler elde edecektir.
https://www.oncevatan.com.tr/libyanin-meselesine-giris-i-makale,47543.html
https://www.oncevatan.com.tr/libyanin-stratejik-degeri-iii-makale,47559.html
https://www.oncevatan.com.tr/libya-tezkeresi-lv-makale,47563.html
https://www.oncevatan.com.tr/libyaya-mudahale-ve-sahadaki-durum-vl-makale,47585.html
Türkiye Meşru Libya Hükümeti ile anlaşma yaparken meşru yönetim ancak Libya’nın değil Başkent Trablus’un bile büyük bir kesimine hâkim değildi. Şimdi ise başkentten 650 km uzaklara hâkim oluyor. Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan Fransa destekli darbeci Hafter ve tüm destekçilerini Türkiye destekli Meşru Yönetim perişan etti. Gelecek çok daha güzel olacak…
Gene Mehmet Türker Bey, Fayiz Es-Sarrac hakkında bilgi veriyor. Bu zatın akrabalarının halen Türkiye’de yaşadığını ve Türk kökenli olduğunu söylüyor. Bu bilgiler doğrudur. Kendisi fikirlerini şöyle özetlemiştir:
Fayiz Es-Sarrac, Libyalı iş adamı ve siyasetçidir. En önemli özelliği Asil bir Türk ailesine mensup olmasıdır. Libya’da mevcut 1 milyondan çok Türk kökenli aileye mensuptur. Türkiye Kuzey Afrika’ya giriyor ya göreceksiniz bu bölgede en az 5 milyon Türk kökenli akrabamız ortaya çakacak. Osmanlının Kuzey Afrika’daki Türk nüfusu bir gün geri geleceğiz diye Anadolu’ya gelmemişti. Bizim gelmemizi bekliyorlardı. Tarih dönüyor biz gidiyoruz, Mısır, Libya, Tunus ve Cezayir Türklerini yakında çok duyacağız.
7 günde Hafter’in 9 şehrini ele geçirilen Türkiye destekli Libya ordusu, isyancıların en büyük hava üslerinden birisi olan Al-Wataya askeri üssünü kuşattı.
“Barış Fırtınası Operasyonu” kapsamındaTürkiye destekli meşru UMH birlikleri, Surman ve Sabratha’nın ardından El Assah, el Acilat, el Cemil, Rikdalin ve Zilten’de de kontrolü sağladı. Böylece başkent Trablus’un Tunus sınırı ile bağlantısı kurulurken, sahil hattı tamamen UMH kontrolüne geçmiş oldu. Daha sonra Vattiye Hava Üssü’nden Hafter güçleri temizlendi. Meşru güçler Halife Hafter'in ‘kalesi’ olarak bilinen “Tarhuna Kentini” 5 Haziran itibariyle ele geçirdi.
Türkiye ile baş edemeyeceğini ve Libya’da bulunuşun Rusya’ya hiçbir şey kazandıramayacağını anlayan Putin yönetimi Rus paralı askerlerini ve Wagner güçlerini çekti. Rusya’dan satın alınan silahların bir işe yaramadığı ve Türk İHA ve SİHA’larınca tespit edilip vurulduğu görüldü. BAE Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed Türkiye’ye karşı Tunus’tan yardım istediği olumsuz cevap alınca da küplere bindiği öğrenildi.
Hafter’in sözcüsü Mescari: Türkiye’ye saldırdı ve şehirleri ele geçirdi. Libya’da Türk ordusuyla savaştıklarını belirterek, 7 şehri kaybettik karşımızda Libya ordusu olsaydı çoktan zafer kazanırdık dedi.
Darbeci eski General Hafter kullandığı Çin yapımı Loong drone'larına karşı, Türk yapımı "Bayraktar" insansız hava uçağı çok büyük bir başarı sağladı ve hava üstünlüğü tamamen Libya meşru hükümetine geçtiği görüldü...
4 Haziran Perşembe günü Libya Başbakan’ı Serrac Türkiye’ye geldi. Aynı gün Trablus’u ele geçirerek, meşru hükümeti devirmek isteyen Hafter güçleri önemli mağlubiyetler yaşadılar. Al-Asaba, Qasr Bin Ghashir, Suq el-Khamis ve Asbi'ah gibi ellerindeki yerleşim merkezlerini kaybettiler. Kısaca Hafter’in Trablus cephesi tamamen çöktü.
Daha sonra Libya ordusu sahil şehri Kaddafi’nin memleketi Sirte ve Cufra Askeri Hava Alanını almak için harekete geçtiği açıklandı.
Muhtemelen elindeki bazı şehirler kısa sürede taraf değiştirecekler. Hafter’in çöle çekilme dışında bir şansı kalmayacak.
Mavi vatan büyüyor. Afrika’ya bize en uygun limandan yeniden giriyoruz. Enver Paşa ve Mustafa Kemal’in yarım bırakmak zorunda kaldığı destanı torunları ile Türkiye cumhuriyeti tamamlıyor… Bu başarı topyekûn bütün milletimizindir.
Türk Ordusunun yurt dışı operasyonlarında sürekli başarılı olması batıyı her geçen gün endişelendiriyor. Türk Ordusunun başarılı operasyonları batıdaki birçok gücü yanımıza çekiyor. Türkiye’nin büyüme gücünü, müttefiklerini artırıyor. Büyük düşünme geleneğini tekrar başlatıyor.
Mehmet Türker Bey’in yukarıda yazdığı anlatıma bazı arkadaşlar itiraz ediyorlar ve şu soruyu soruyorlar: Size göre Libya'da meşruiyet önemli ve UMH nasıl meşru hükümet oldu? Cevaplarsanız sevinirim.
Mehmet Türker Bey şu cevabı veriyor: Libya’da hükümet olarak UMH hükümeti BM tarafından resmî olarak ilk tanınan taraftır. Bu konuda Libya ekseninde ABD büyük elçiliği Sirte’de el kaide yanlıları tarafından basılarak yöneticileri öldürülmesi üzerine ABD kamuoyunda oluşan olumsuz durum üzerine ABD bölgeye ilgisini geri plana çekmiştir. Bunun üzerine bölgeyi Hafter’i destekleyen güçlere bırakmak istemeyen İngiltere BM içinde rol üstlenerek UMH’yi meşru yönetim olarak kabul ettirmiştir. Türkiye Hafter tarafı yerine UMH tarafında yer alarak son kertede çok önemli stratejik kazanç elde etmiştir.Başbakan ve Konsey Başkanı’nın Türk asıllı olması da bunda önemli rol oynamıştır.Diğer bilgiler bugünkü makalemde ve özellikle Hafter’le ilgili, www.kafkassam.com sitesindeki kapsamlı yazımda bulunmaktadır.
Türkiye Stratejik çıkarları ve tarihi duruşu dolayısı İle Hafteri desteklemesi mümkün değildi. Aynı zamanda stratejik değildi.
Burada karşımızdaki ilk düşman Rusya değil, BAE görünüyor ama arkasında İngilizler ve ABD var.
Rusya Akdeniz'de var olma kaygısı ile davranıyor. Ancak Türkiye'yi karşısına almayacağını biliyor. Böyle bir tutumun Rusya’ya faydadan çok zarar getireceğini değerlendiriyor. Rusya’nın davranışı pozitif ve reel politik eksende şekilleniyor. Libya’da elde edecekleri kazancın masrafına değemeyeceğini anladılar ve çekip gittiler.
Mehmet Türker Bey’i eleştiren arkadaşlar şöyle bir cevap yazıyorlar: Eyvallah Hocam; yazdığınız üzere 2015 yılında Libya'daki taraflar Fas'ta görüşüp anlaştılar. Bu anlaşmaya göre Libya Trablus’da bir hükümet kurulacak, Tobruk’da da Temsilciler Meclisi… Tobruk'daki Meclis bu hükümeti onaylayacaktı, hükümetin görev süresi "1 yıl" olarak belirlenmişti. Ancak, ikili arasındaki anlaşmaya göre Tobruk Meclisi, Trablus hükümetini henüz tanımadan, yani oylamaya bir hafta kala İngiltere arayı girdi ve UMH'nin BM'de tanınmasını sağladı. Şimdi; biz "meşru hükümet" dediğimiz de BM'nin Trablus’u tanıması nedeniyle böyle diyoruz ancak, aynı BM, Tobruk'daki Meclisi de tanıyor. Onların onayının olmadığı hiçbir anlaşmayı onaylayamıyor. Velhasıl; Libya'da meşru zeminde bir hükümet bulunmamaktadır. Tabi bu durum bizim Libya desteğimizle ilgili bir durum değil. Türk Devleti, Türk Ordusu Libya'da olmalıdır, bu çok net.
Mehmet Türker Bey’e; son paragrafı yazan arkadaş, zannediyoruz ki şu gelişmeden haberdar olmamıştır: Mısır yönetiminin çağrısı üzerine, 31 Aralık'ta daimi temsilciler seviyesinde Fas’ta toplanan Arap Birliği, "Libya topraklarının birlik ve bütünlüğünün korunması, yabancı müdahalenin reddedilmesi, Aralık 2015’te imzalanan Suheyrat Anlaşması çerçevesinde krize siyasi çözüm bulunması" yönünde karar almıştı.BM'nin teşebbüsüyle 17 Aralık 2015'te Fas'ın Suheyrat kentinde varılan "Libya Siyasi Anlaşması" uyarınca Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) Başkanlık Konseyi kurulmuştu. Tobruk’da Libya Meclisi, Trablus’da UMH kuruldu. Meclis karar alacak, UMH yani iktidar bu kararları uygulayacaktı. Bu sırada Bingazi’de bulunan General Hafter önce darbe ile ordunun yönetimini ele geçirdi daha sonra doğuya ve batıya doğru askeri harekâta devam ederek ilk önce Tobruk’u ele geçirdi. Böylece Libya meclisinin bağımsız karar alma süreci son buldu. Bu noktadan sonra esaret altındaki meclisin aldığı kararları meşru saymanın imkânı ortadan kalktı. Bu durum 15 Temmuz Darbecilerinin tüfek zoru ile TRT spikerine bildiri okutmaları gibi bir şey oldu. Bu aşamadan sonra Tobruk Meclis’inin hür iradesiyle karar aldığı söylenebilir, bu kararlara uymak mecburidir denebilir mi? Zaten Hafter Tobruk’a hâkim olduktan sonra Tobruk Meclis’i Hafter’in her istediği kararı firesiz ittifakla almıştır. Böyle bir tiyatro kabul edilebilir mi? Hafter Tobruk’tan çıkartıldıktan sonra UMH seçim kararı alır, yeni seçimlere gidilir. Meclis hür irade ile yeniden teşekkül eder, işte o zaman meşru olur.
Zaten Hafter’in destekçisi olan Darbeci General- Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es Sisi, "Hafter ve Salih ile Libya'daki çatışmayı sona erdirmek için siyasi bir girişimde bulunma konusunda fikir birliğine vardık. Bu teşebbüs kapsamında 8 Haziran itibarıyla tüm Libya genelinde ateşkes çağrısında bulunuyoruz." demişti.
Onlar da biliyorlar yaptıkları hiçbir şeyin yasal olmadığını… Hafter’in Moskova ve Berlin Zirvelerinde nasıl barış masasından kaçtığını…
Eğer inat ederlerse Libya’da İsrail planı işler ve Libya bölünür. Türkiye’nin sunduğu barış planını kabul ederseler kimse kaybetmez, herkes şerefini kurtarır ve Kardeş Libya demokrasiye kavuşarak tarihteki onurlu yerini alır.
KÜNYE I REKLAM I İLETİŞİM I SİTENE EKLE
Yasal uyarı : Sitemizdeki tüm yazı, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır.
İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması kesinlikle yasaktır. © 2015